Berlusconi öyle bir liderdi, İtalya’nın değişiminde önemli bir isimdi.
Türkiye’ye gelince...
Seçimler bitti, yeni kabine kuruldu, siyasi gelişmeleri izliyoruz. Bu arada muhalefette özeleştiri dönemi devam ediyor. Belki de bu süreç yeni değişimleri de tetikleyecek.
Özellikle CHP içindeki tartışmaları, yorumları izliyoruz. İl kongreleri yapılacak ardından büyük kurultay toplanacak.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Bütün süreci parti delegeleri, yetkilileri belirleyecek” dedi ama adaylığıyla ilgili net bir cevap vermedi.
Bu arada partinin en üst isimlerinden “değişim taleplerine kulağımızı tıkayamayız” yorumları duymaya başladık.
Belli ki ilerleyen günler bir hayli hareketli olacak.
İYİ Parti de kongreye gidiyor.
Partide yeni istifalar dikkat çekiyor.
Millet İttifakı’ndaki bütün gelişmeleri herkes gibi yakından izliyorum.
Algıyı iyi yönetmek lazım.
Ne iş yaparsanız yapın.
Hele bu siyasetse çok daha dikkat etmeniz gerekiyor.
Bazen bir cümle, bazen bir hamle, bazen bir adım çok şey anlamına geliyor.
Bazen kazanan oluyorsunuz, bazen de kaybeden...
Ama olduğunuz durumu yönetmek ancak iyi ve güçlü iletişim stratejileriyle olabilir.
Siyasetteki başarısı
iletişim gücündeydi
İTALYA’nın eski başbakanı Silvio Berlusconi 86 yaşında hayatını kaybetti. Berlusconi’yi İzmir’in EXPO adaylığı sürecinde birkaç defa izleme imkanım oldu.
Renkli, farklı bir politikacı olduğunu söylemeliyim.
Milanlı orta sınıf bir ailede doğmuştu. Önce bir emlak girişimcisi olarak başarıya ulaştı, ardından bir medya kralı ve ardından politikacı oldu.
30 yıl boyunca kamuoyuna hakim oldu, üç genel seçim kazandı ve İtalya siyasetinin gidişatını değiştirdi.
Dün Avrupa medyasının önde gelen gazetelerin yorumlarında Berlusconi’yi bir iletişim dehası olarak göstermişlerdi.
“Siyasi başarısı büyük ölçüde iletişim becerilerine bağlıydı” yorumları çok fazlaydı.
Bir medya patronu olarak siyasete atıldığı günlerde “Sahaya çıkıyorum” veya “Aşk her zaman nefret ve kıskançlıktan üstündür” gibi akılda kalıcı sloganlarla televizyon dizilerini hatırlatan senaryoları siyasete taşıdı. Medya imparatorluğunu siyasi propaganda için kullanmaktan çekinmedi.
Eğlence programları dahil birçok programa çıktı.
Berlusconi’den önce İtalya’nın siyaseti katolikler ve komünistler arasında kutuplaşmıştı. Berlusconi’yi sevenler ve karşı çıkanlar olarak bu durum değişmişti.
Partisi Forza Italia’nın marşında “Tanrıya şükür Silvio var” diye bir cümle de vardı.
Sadece siyaseti canlandırmadı, aynı zamanda bir futbol takımını da ayağa kaldırdı. AC Milan’ı Serie A’nın sığ sularından alıp beş kez Şampiyonlar Ligi zaferine taşıdı. İtalya’da diğer tüm futbol kulübü sahiplerinden daha fazla şampiyonluk kazandı.
Gazeteci olarak Berlusconi’yi tanımak, konuşmak büyük deneyimdi.
Gönder